Nasrettin hoca masalları.
Nasrettin hoca ve okul
anıları.
Birinci bölüm.
Hocanın mizah anlayışı
çocukluğunda başlamış, okulda akranlarına bile şakalar yapar onları hem
güldürür hem düşündürürmüş.
Koca yaz bitmiş okul zilleri
çalmaya başlamış bir sonbahar sabahı.
Nasrettin hocanın okulu
köyün öbür ucunda ve birazda aşağı köye yakınmış.
Nasrettin hoca 15 yaşında
ama köylerine okul yeni yaptırılmış, henüz birinci sınıfa başlamıştı, siyah
önlüğünü, beyaz yakasını takmış, bez çantasını da boynundan çapraz geçirip okul
yolunu tutmuş.
Hoca köyün en tepe
mahallesinde oturduğu için yolda giderken bir, iki, üç derken yola aşağı
inerken çocuklar da ona katılıyordu okul yolunda.
Eskiden okula yaya gidilirdi
ve bazen köylerde okul, çocukların evine yaya olarak gidildiğinde bir saat
hatta iki saat gidilecek kadar uzaklarda oluyordu.
Yolda giderken hocanın
yolunun üzerinde Hülya evden çıktı Nasrettin beni de bekle, birlikte gidelim
benim de ilk günüm bu gün diye seslendi.
Hülya da temiz pak yeni
önlüğünü giymiş bembeyaz dantelli yakasını takmış bez çantasını boynuna takmış
koşarak Nasrettine yetişmiş.
Yine biraz ilerledikten
sonra yolun alt tarafında. Hülyanın büyük halasının kızı Semraya seslenmiş.
Haydi koş Semra okulun ilk
günü geç kalmayalım demiş.
Semra ve ailesi İstanbulda
yaşıyordu, o yaz köye yerleşmişlerdi ve Semra köye yabancı sayılırdı, o çünkü
İstanbulda doğup büyümüştü.
Okula vardılar hep birlikte
ve civar mahallelerden gelen çocukların kimisi okul bahçesine ulaşmış kimisi
henüz yolda zil çalmadan yetişmeye çalışıyorlardı.
Öğretmen bayrak direğinin
yanına geldi, toplanın çocuklar dedi.
Ben öğretmeniniz İbrahim
Çavuş, Hepinize günaydınlar.
Yeni atandım köyünüze ve en az beş yıl
birlikteyiz bu okulda dedi.
Öğretmenin gözü bir yandan
da yolda koşan çocuklara ilişiyordu.
Neyse öğretmen okulun
bahçesinde hazır bulunan çocuklara seslendi, evinizden erken çıkın ve okula
zamanında gelin, gelmeyeni yok yazarım ve devamsızlıktan sınıfta kalabilirsiniz
dedi.
Hayrettin adında bir öğrenci
adeta uçarak geliyordu sanki.
Neyse öğretmen saat dokuz
oldu çocuklar, boy sırasına göre üçer üçer sıra olun dedi.
Okulun ilk günü olduğu için,
çocuklar önce şaşkınlık içerisinde biri arkaya koştu diğeri öne koştu, karışık
bir şey oldu.
Boyu kısa olanların kimisi
en arkada kaldı hiç görünmüyordu.
Hatta köye okul yeni
yapıldığı için eğitim almakta geciken Hayrettin ve Nasrettin de en önde yer
almıştı. Öğretmen, henüz kimsenin adını bilmediği için, boyu uzun olanlar
arkaya kısa olanlar öne gelsin ve İstiklal marşımızı okuyalım dedi.
Öğretmen rahat, dedi.
Çocuklar birbirine baktı. Hazır ol dedi kimi burnunu çekti kimi başını kaşıdı.
Öğretmen çocuklar bu davranışınız çok normal ancak ben rahat dediğimde sağ
ayağınızı biraz sağa doğru açın, hazır ol dediğimde her iki ayağınızı yan yana
getirip kollarınızı yanınızda birleştirip kıpırdamadan bir dakikalık marşımızı
söylemek için hazır olmalıyız dedi.
Eğitim başlamıştı artık.
Marşımızı öğretmen okudu biz
dinledik, çünkü hiç birimi henüz marşımızı ezbere bilmiyoruz.
Öğretmen rahat dedi ve sınıfa
girin dedi.
Nasrettin ve Hayrettin erkek
öğrenciler arasında okulun en büyükleriydi, yaşları 14-15 olmuştu beşinci sınıf
bittiğinde 19-20 yaşında olacaklardı.
Köy evleri genellikle en
fazla 15-20 metre kare olduğu için, çocuklar ilk defa tavanı yüksek devasa bir
sınıfa girdiler ve konuştukça sesleri yankılanıyordu.
Sıralar kümelenmiş ve
öğretmen üçer kişi oturacak şekilde şimdilik herkes otursun dedi.
Nasrettin ve Hayrettin en ön
sıraya tahtayı ve öğretmeni rahat göreceği bir yere oturdular, diğer yaşları
henüz yedi ve sekiz olan küçük çocuklar ise en arkalarda bir yerlere oturdular.
Öğretmen çocuklara tekrar
hoş geldiniz yeni eğitim ve öğretim yılımız hayırlı olsun dedi ve tahtaya dönüp
sol köşesine o günün tarihini attı.
Bir anda ayağı taşa takıldı yüzünün
üstüne kapaklandı 4- 5 metre yüzünün üzerine kayıp gitti aşağı doğru.
Hep birlikte, Hayrettine
doğru koştuk ve ayağa kalkması için yardım ettik. Sol yüzünü yere gelmiş taş
çakıl yüzünün etini çenesine doğru sıyırmış kan içindeydi ve yine sol kolu
yanına düşmüş kontrolden çıkmış şekilde aşağı doğru sallanıyordu.